Ana içeriğe atla

F. Scott Fitzgerald

F. Scott Fitzgerald,

F. Scott Fitzgerald, Büyük-büyük amcası Amerikan istiklâl marşının güftesini yazan Francis Scott Key olan, Minnestoa eya­letinin St. Paul şehrinde, irlandalı ve ingiliz asıllı Katolik kilise­sinin yönettiği bir mektepte vasat bir şekilde tamamladıktan sonra, 1913'te Princeton Üniversitesi'ne gitti. Fakat dersleri dı­şında başka faaliyetler yürüttüğünden, notları yine hiç de iyi de­ğildi. Üniversitede, piyesler yazdı, üniversite edebî mecmuaları için şiir ve hikâyeler yazdı, derslerini ihmal etti. Tam zamanında gelen bir hastalık ve ardından askere alınması sayesinde, üniver­siteden atılmaktan kurtuldu. Fakat Fitzgerald, Princeton'a olan sevgisini hayatı boyunca devam ettirdi.
Teğmen Fitzgerald, hiç bir zaman Amerika dışına gönderil­medi. Çok vakti, fakat çok az parası bulunan Fitzgerald, ilk ro­manını yazdı, ve sonraları, hayatını en güçlü bir şekilde etkile­yecek Zelda Sayre adındaki kıza kur yaptı. Ancak, This Side of Paradise Cennetin Bu Tarafındakiler adlı romanı yayınlandık­tan sonradır ki (1920), Zelda, sefaleti artık geride bırakmış, ni­şanlısı ile evlenmeye razı oldu. Kitap, Fitzgerald'ı, Jaz Çağının sesi olarak yerleştirdi ve yirmi dört yaşında, peşinde koştuğu servet ve şöhrete kavuşturdu. Fitzgerald ve Zelda, yıllarca, Ame­rika dışında, bilhassa Paris'te ve Fransız Riviyera'sında, göz ka­maştırıcı bir şekilde yaşadılar ve her zaman ümitsizcesine, ge­lirlerinden fazla para harcadılar. Fitzgerald'ın . küçük hikâyele­rinden çoğu, masrafını karşılamak için yazılan piyasa kitapları idiler. Bunlardan bazıları The Diamond as Big as the Ritz ve Babylon Revisited, maamafih, asrın en iyi hikâyeleri arasın­dadır ve kendisinin en iyi romanları ile de mukayese edilebilir. 1927'den itibaren, Zelda'nın sıhhati bozuldu ve Fitzgerald çok daha fazla kendisini içkiye verdi. 1930'ların ortalarında, artık bir alkolik olmuştu. Verimi düştü, borçları arttı ve şöhreti söndü. Son yıllarını dramatik bir şekilde anlattığı kitabı, The Crack Up (1945), Fitzgerald'ın, cesaretini olduğu kadar ümitsizliğini de gösteriyor. Zelda bir hastaneye kaldırıldı (kadın, Fitzgerald'ın ölümünden bir kaç sene sonra bir yangında öldü) ve Fitzgerald, Hollywood için senaryo yazmak suretiyle kızı Scottie'ye baktı. Fakat makine kendisini yitirmişti. Ve Fitzgerald, 44 yaşında iken Los Angeles'te kalp sektesinden öldü. Tamamlanmamış son ro­manında (The Last Tycoon), Fitzgerald, başından geçen felâket­lere rağmen, hakikî bir sanatkârın, haysiyet ve nüfuz edici gö­rüşünü muhafaza ettiğini gösteriyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Arapçanın Önemi

ARAPÇANIN ÖNEMİ Dil, insan hayatı için önemlidir, çünkü insani ihtiyaçlarını tek başına karşılayamaz ve mutlak olarak başkalarından yardım alarak çeşitli ihtiyaçlarını giderir. Yiyecek, giyecek, mesken, güvenlik gibi tüm ihtiyaçlarını başkalarıyla dayanışma ve iletişim halinde karşılar. Buradan insanın, başka insanlarla iletişim kurma gerekliliği ortaya çıkar ki işte bu iletişim aracı dildir. Dolayısıyla herhangi bir dili öğrenmek, o dili bilen insanlarla iletişim kurabilmek demektir. O nedenle “bir lisan bir insan” sözü manidardır. Ancak dil yalnızca bir iletişim aracı değildir. Aynı zamanda bir toplumun kültürünü, inancını, yaşam tarzını, hayat anlayışını ve düşünüş biçimini taşıma aracıdır. Örneğin, Japonca’yı bilmek, Japon kültürünü bilmeyi, bir Japon gibi düşünebilmeyi, Japon yaşam tarzını kavramayı gerektirir. Daha da ötesi dil, günümüzün modern dünyasında güçlü bir politik araç olarak kullanılmaktadır. Özellikle büyük devletler, kendi dillerini yaymak, başka ülkelerdeki g

Sevgiliye Ayna Hediye Etmek

Sevgiliye Ayna Hediye Etmek             Bugün toplum yaşamında önemli bir yere sahip olan ayna sadece normal hayatta değil asıl özel hayatta çok önemli bir yere sahiptir. Kökeni Osmanlı zamanına dayanmaktadır. Sevgiliye ayna hediye etmek , belki günümüzde önemini yitirmiş bir olgu olabilir, fakat gözümüzü kendi tarihimize çevirdiğimizde sevgiliye ayna hediye etmenin ne kadar anlamlı olduğunu görebiliriz.               Eskilerde sevgililer buluşmalara giderken o zamanın şartlarına göre hediyeleşirlermiş, tabi bu da o zamanda olabilecek en güzel hediyenin ayna olduğudur. Malum bilindiği gibi o zamanlarda henüz telefon, bilgisayar gibi teknoloji ürünleri yoktu. Çoğu zaman sevgililerin birbirlerine hediye olarak ayna vermelerinin manası ise; “Sana güzelliğini yansıtacak daha güzel bir hediye bulamadım” demek oluyordu. Şimdilerde sürekli masraflara girip daha güzel hediye almak için birbirimizle yarışıyoruz fakat üzerinden biraz zaman geçmeden o eski olur yeni modelleri çıkar ve ön

Essentials of Anita Desai’s Lifetime (ANITA DESAİ'NİN HAYATI )

Essentials of Anita Desai’s Lifetime          Anita Desai was born in Mussoorie, India, 24th June, 1937. Her mother was German and her father  Indian and she obtained a degree in English Literature from the University of Delhi. Anita Desai is  a famous Indian writer. She is in her seventies. she is creative, imaginative, quick-witted, sensitive and  big-hearted. She always tries to express what she considers the truth.          She is married  and she has 4 children. She  lives in the United States, where she is Professor of Writing at Massachusetts Institute of Technology. She enjoys travelling, reading and working in her garden.  When she travels she goes to Mexico, Europe and occasionally to India. She says that having lived independently for 15 years in the West, she found she could not return to a dependent life in India except on visits.         Desai published her first novel, Cry The Peacock, in 1963. She considers Clear Light of Day (1980) her most autobiograph