Ana içeriğe atla

THE GREAT GATSBY'DEN ÖĞÜTLER

  "Bizler akıntıya karşı kürek çekip sularla boğuşurken aslında durmaksızın geriye, yani geçmişe doğru gitmiyor muyuz zaten." 

    En tehlikeli olanı da bu değil mi, hayatında ilerlediğini zannederek aslında farkında olmadan takıntı yaptığın şeylerin ardından giderek geriye doğru yol aldığın. Bunun en güzel örneğini Gatsby'den görüyoruz. Bir yandan hiç hayali bile kurulamayacak bir hayatın içindesin, öte taraftan kendini alıkonamadığın bir geçmişin esaretini yaşıyorsun. Esaretten kurtulamayana kadar sahip olduklarını koruyamazsın. Romanın sonunda görüyoruz ki kahramanımız kendisini bundan arıtamıyor ve elindekilerini kaybetmeye başlıyor, adım adım ölüme yaklaşıyor...

    Bilmemiz gereken şey aslında şu olmalı, sahip olduklarınla yol almayı bilmezsen, seni daima geriye götüren şeylerin peşinden gitmeye devam edersen kaybetmeye mahkum olursun, bile bile kayıplara ve başarısızlıklara doğru yol alırsın. Hayatta başarılı olmanın tek yolu daima ileriye dönük kararların alınması ve elindekilerin değerinin bilinmesidir. 

    Bu şekilde olsun ki bizler de Gatsby gibi olmayacak şeyleri umud ederek ölümü kendi ellerimizle kendimize yaşatmayalım.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Arapçanın Önemi

ARAPÇANIN ÖNEMİ Dil, insan hayatı için önemlidir, çünkü insani ihtiyaçlarını tek başına karşılayamaz ve mutlak olarak başkalarından yardım alarak çeşitli ihtiyaçlarını giderir. Yiyecek, giyecek, mesken, güvenlik gibi tüm ihtiyaçlarını başkalarıyla dayanışma ve iletişim halinde karşılar. Buradan insanın, başka insanlarla iletişim kurma gerekliliği ortaya çıkar ki işte bu iletişim aracı dildir. Dolayısıyla herhangi bir dili öğrenmek, o dili bilen insanlarla iletişim kurabilmek demektir. O nedenle “bir lisan bir insan” sözü manidardır. Ancak dil yalnızca bir iletişim aracı değildir. Aynı zamanda bir toplumun kültürünü, inancını, yaşam tarzını, hayat anlayışını ve düşünüş biçimini taşıma aracıdır. Örneğin, Japonca’yı bilmek, Japon kültürünü bilmeyi, bir Japon gibi düşünebilmeyi, Japon yaşam tarzını kavramayı gerektirir. Daha da ötesi dil, günümüzün modern dünyasında güçlü bir politik araç olarak kullanılmaktadır. Özellikle büyük devletler, kendi dillerini yaymak, başka ülkelerdeki g

Sevgiliye Ayna Hediye Etmek

Sevgiliye Ayna Hediye Etmek             Bugün toplum yaşamında önemli bir yere sahip olan ayna sadece normal hayatta değil asıl özel hayatta çok önemli bir yere sahiptir. Kökeni Osmanlı zamanına dayanmaktadır. Sevgiliye ayna hediye etmek , belki günümüzde önemini yitirmiş bir olgu olabilir, fakat gözümüzü kendi tarihimize çevirdiğimizde sevgiliye ayna hediye etmenin ne kadar anlamlı olduğunu görebiliriz.               Eskilerde sevgililer buluşmalara giderken o zamanın şartlarına göre hediyeleşirlermiş, tabi bu da o zamanda olabilecek en güzel hediyenin ayna olduğudur. Malum bilindiği gibi o zamanlarda henüz telefon, bilgisayar gibi teknoloji ürünleri yoktu. Çoğu zaman sevgililerin birbirlerine hediye olarak ayna vermelerinin manası ise; “Sana güzelliğini yansıtacak daha güzel bir hediye bulamadım” demek oluyordu. Şimdilerde sürekli masraflara girip daha güzel hediye almak için birbirimizle yarışıyoruz fakat üzerinden biraz zaman geçmeden o eski olur yeni modelleri çıkar ve ön

Essentials of Anita Desai’s Lifetime (ANITA DESAİ'NİN HAYATI )

Essentials of Anita Desai’s Lifetime          Anita Desai was born in Mussoorie, India, 24th June, 1937. Her mother was German and her father  Indian and she obtained a degree in English Literature from the University of Delhi. Anita Desai is  a famous Indian writer. She is in her seventies. she is creative, imaginative, quick-witted, sensitive and  big-hearted. She always tries to express what she considers the truth.          She is married  and she has 4 children. She  lives in the United States, where she is Professor of Writing at Massachusetts Institute of Technology. She enjoys travelling, reading and working in her garden.  When she travels she goes to Mexico, Europe and occasionally to India. She says that having lived independently for 15 years in the West, she found she could not return to a dependent life in India except on visits.         Desai published her first novel, Cry The Peacock, in 1963. She considers Clear Light of Day (1980) her most autobiograph